Bakkal ve Papağan - Mesnevi'den Hikayeler
Mevlana Celaleddin Rumî'nin unutulmaz eseri: Mesnevi'den, bakkal ve papağan hikayesi.

Eski zamanlarda bir bakkal vardı. Bakkalın dükkanında
bir papağanı vardı. Papağanın yeşil renkli
tüyleri çok güzeldi.Üstelik konuşan bir papağandı bu.
Dükkana gelenler onun konuşmasına hayran kalıyorlardı.
Bakkal, bu güzel ve konuşkan papağanı çok seviyor,
ona çok iyi bakıyordu.
Bakkal, çeşit çeşit ürünler satardı dükkanında. Un,
tuz, şeker ve yağdan tutun da güzel kokulara varıncaya
değin her şey vardı. Bakkal, dükkanına çok özen gösterir,
dükkanın temiz ve düzenli olması için elinden geleni
yapardı. Papağan da sahibini çok sever, o yokken
dükkanda bekçilik eder, müşterilerle konuşur, şakalaşırdı.
Ama bir gün beklenmedik bir şey oldu. Bakkal bir iş
için evine gitmişti. Papağan dükkanda yalnızdı. Papağan
becerikli olmasına becerikliydi ama ara sıra ürkekliği
tutardı. Yine bir şeyden ürken papağan ansızın uçup
gülyağı şişelerine çarptı. Şişeler devrilip içindeki yağlar
yerlere yayıldı. Her yer yağ olmuştu. Hatta bakkalın kenarda
asılı duran önlüğü bile yağ içinde kalmıştı.
Papağan çaresiz bir şekilde köşesine çekilip sahibini
beklemeye başladı.
Bakkal evden çıkageldi. Papağan, hiçbir şey olmamış
gibi köşesinde duruyordu. Bakkal, dükkanın halini
görünce sinirlendi. Bu işi papağanın yaptığını düşünen
bakkal elindeki cetvelle papağanın başına vurdu. Papağanın
başı fena halde yaralanmıştı.Üstelik sahibiyle
de, müşterilerle de hiç konuşmaz olmuştu. Birkaç gün
sonra papağanın başındaki yara iyileşmiş ama izi kalmıştı.
Papağanın başındaki güzelim tüyler yok olmuştu.
Sahibi yaptığına pişmandı ama son pişmanlığın yararı
yoktu. Bakkalı asıl üzen şey, papağanın kel olması değil,
hiç konuşmamasıydı. Bakkal onun yeniden konuşmaya
başlaması için elinden geleni yaptı ama çabası hiçbir sonuç
vermedi.
Günler geçti, değişen bir şey olmadı. Bu durum günlerce
böyle sürdü. O güzel papağanın adı artık kel papağan
olmuştu. Kel papağan, dükkanda köşesinde sessizce
durur, gelen gideni izlerdi. Sahibi de onu konuşturmak
için çabalar, ilginç şeyleri ona gösterirdi.
Papağan yine böyle etrafı seyrederken başında hiç saç
olmayan bir adam girdi içeri. Adam, bilge bir dervişti ve
saçını usturayla kazıtmış, başında hiç saç bırakmamıştı.
Bu durum papağana çok ilginç gelmişti. Bu ilginç durum
karşısında papağanın dili çözüldü ve şöyle dedi:
‒ Nasıl oldu da kel oldun? Yoksa sen de mi şişeleri
devirip yağları döktün?
Papağanın bu sözüne herkes güldü. Dediler ki “Dervişle
kendini bir tutuyor! Oysa görünüşe aldanmamak,
kendini başkasıyla ön yargılı bir şekilde kıyaslamamak
gerek.”